18 Mart 2015 Çanakkale Deniz Zaferinin 100.yılına yetişmek için 10Mart tarihinde 4 arkadaş bisikletlerimiz ile Antalya’dan Çanakkale’ye doğru yola çıktık.
4 arkadaş bisiklet turana çıkar…
Bir de kamplı herkese nasip olmaz.Ciddi diyorum, hani yapılması gereken 100 şey diye listeler olurya aynı o hesap.Adamla iyi arkadaşsındır çadırda yatamaz ya da bisiklet sürmeye erinir.Eski okulda yatamaz işte(Hikayenin devamında bahsi geçen okul)
Böyle bi ekip kolay toplanmaz. İşte bunun verdiği çoşku,his anlatılmaz yaşanır.
Bir deneyin hak vereceksiniz.
Aslında bu kadar eğlenceli bi hale geleceğini hiçbirimiz tahmin etmiyorduk.Bu serüven biraz aceleye geldi ne erken kalkmayı becerebildik, ne çadır kurabileceğimiz yeri doğru düzgün kestirebildik.
Düzen konusunda fiyaskoydu.Düzensizliğimize hiç içerlemedik.Elbette bu kadar yorgunluğun içinde eğlenebileceğimizi tahmin dahi edemiyorsun.Yalnız yorgunluk unutulmaz anların yaşanmasını engel değil.Bu kadar çok eğlenmemiz aşırı süpriz oldu.
Bizi bilirsin hacı abi işte
Yol boyunca sürekli olrak akıl veren insanlarla karşılaştık;
Bu sele olmaz ,yanlış yapmışsınız ,lastik çok kalın,”ben sana bir şey diyim mi? varamazsınız” …. gibi
Kısacası karakterleri tanıyalım;
Methardi Leo Iglesias
Spor geçmişine ve geleceğine sahip(Özellikle futbol).Bazı bölgelerde Capo diyede tanınır.Dandik içerisindeki tek gerçek öğrenci olma özelleğini taşır.
Eyüp
Kendisi sigortacıdır sıkı bisikletçilerdendir..İyi beslendiğimizi hiçbir zaman düşünemez.Şehir hayatı yaşamaya bayılır.Askerliği doktor olarak yapması tavsiye edilir.
Acır
Ne yaptıysa yaranamadı.Halen grup üyeleri tarafından evli sanılır.Askerlik yaptığına herkes hem fikir değildir.Tur boyunca localar kurup,bir çok gerginliğe sebebiyet vermiştir.Kurduğu diyologlar ile ikili oynamayı başarmış ve bunu kimseye belli etmemiştir.Tur boyunca emmiler gibi takılmaktan kendini alamayan köftehor kişiliğiyle bilinir
Ben
Evvela hisli adamımdır.Ruh halim çöküş üzerine kuruludur.Dış cephesini sefillik oluşturur , pencereleri güneşin doğuşuna konumlanmıştır ,bahçesinde ıssız ağaçlar ve yalnız çiçekler görülür bu bahçeyi umut duvarı çevreler falan filan inter milan…
Ve tur başlar…
İlk gün istediğimiz saatte yola çıkamadık,geç kalktık.Kahvaltı falan derken epey zaman harcadık.Antalya’dan ayrılışımız öğlene yaklaştı.Neredeyse (10 civarı).Kepez yokuşu petrol,su derken kendimizi Korkuteli yokuşun da bulduk.Yol çalışması vardı 4-5km bozuk yolda devam etttik.Yokuşta soluklanıyoruz ve Hasanın kendi söylemiyle en çok zorluyan yokuşu geçmiş oluyoruz.
Yazır üzereden Korkuteli’ye varıyoruz.
Gözümüze kestirdiğimiz bi çorbacıda duruyoruz.Sonra akşamı düşünerek markete bir şeyler almaya giriyoruz.Güneş batmaya yakın .Korkuteli£nden çıkıyoruz.Hafif bi rampanın ardından çadır atacak yer arıyoruz.Hepimiz gecenin soğuk geçeceğinden habersiz ilk günün şaşkınlığını yaşıyoruz özellikle Mete…
Kamp için bisikletlerle ormanın içine doğru ilerledik.Düz biz zemin bulup çadırlarımızı konumlandırdık.
Tam özenilen,hayali kurulan hacı abi işi bir kamp atıyoruz.
Sabah kalktığımız da Mete’nin üşüme anılarını dinliyoruz.Acır oldukça keyifli rahat bi uyku çekmişe benziyor:)Sabah güneş ışıklarına denk gelebilmek için Mete’nin yakındaki tepeye çıktığını öğreniyoruz.Sabah çareyi ateş yakmakta bulmuş…
Soğuktan bahsedecek olursak dışarıda unuttuğumuz yarı dolu su şişesi donmuştu.Bisikletin kilometre sayacını çadırın içine almıştım sabah baktığımda derece 0 dı.
Söğüt’e girdik bir şeyler yeriz diye dönerciye oturduk.Yalnız döner yemedik hakket biz neden döner yemedik diye bizi günlerce neşelendiren bir repliğimiz vardı…
Çavdır yokuşunda fantezi peşindeyiz:)Yokuş dediysem 50m falandır.Marketten akşam için bir şeyler aldık Mete pikeye bakarken 6 tane su şişesini kadroya monte ettik.Bisikletçiler Karakorum highway,Pamir, Moğolistanın olmayan yolları,Nordkamp, Capetown,Ladakh,Kasmir,Khardung la,Çaykara hayal ederken bizim fantezimize bak hele…
Ve ikinci gün çadır atmıyoruz.Tesadüf eseri yol kenarında biraz içeride kalan mescitte kalmaya karar veriyoruz.İlk iş temizlik.Belli buraya epeydir gelen olmamış.Hemen aşağımızda çeşme var.Altında bank iyi güzel. Geleneksel kamp ateşine burada devam etmeyi ihmal etmiyoruz.Sabah erken sayılmayacak bir saatte yola çıkıyoruz…
Denizli de bazı nedenlerden dolayı epey oyalanıyoruz.Hafiften yağmura Yakalınıyoruz.Denizli£yi geçtikten sonra bir kaç yere bakınıyoruz.Sonunda terk edilmiş bu okulu buluyoruz.Civardaki evlere soruyoruz,pek umursandığımız insan yerine konduğumuz söylenemez.Muhtarın numarasına ulaşıp onunla görüşürüyoruz.Bu arada komşulardan biri odun veriyor bizi bakkala götürüyor.Bizimkiler bir şeyler alıp geliyorlar.Beklemedeyiz muhtar jandarma ile gelceğini söylüyor.Defalarca hırsızlık olaylarının olduğundan bahsediyolar.
Kimlik kontrolü ve nerelisiniz faslı.Birşey olursa sizden bilirim gençler.
Abilerin ağzından hayırlı bir şey duymadıktan sonra uğurluyoruz.Okulun nasıl bi yapısı olduğunu anlatsam geçmez yaşanması gerekir.Acayip bir pis koku hakim, temiz değil gerçek anlamıyla oldukça pis.Gece kalkıp kalkıp kafamı tuluma soktum.Bizde temiz değiliz ama okula kıyaslarsan oldukça pak sayılırız.Normalde böyle bir ortamda vay be kim bilir kimler okumuştur burada? ilk aşklar, ilk arkadaşlıklar falan diye uzun uzun düşünmek gerekirken ortama hakim olan koku böyle bir şey düşünmenize izin vermiyor.Kartonları birleştirip zemin yapıyoruz.Soba bulup ateş yakmayı deniyoruz.Okulda gergin anlar yaşanıyor nedeni sobanın vermiş olduğu lüks.Sadece burada umutsuluğa kapıldığım doğrudur.
Dışarıdan okula bakınca tarım makineleri çevreliyor ön tarafını arka bahçede ise hurdaya çıkmış toros otomobil var.
Sabah her yanımız ağrıyor.Azımsanmayacak kadar neşeliyiz bunu okul faslının sona ermesine bağlıyoruz.
Güneş zaman zaman gösteriyor kendini bulutlu bir havada yolda fazlasıyla salyangoza rastlıyoruz.
İlerlememize rağmen üzüm bağları kaybolmuyor yanımızdan.Hava kararmaya yakın ve klasik çadır kurabileceğimiz bir yer arıyoruz.Ara ara yağmur yağıyor.Gözlerimiz ile bağ evlerini tarıyoruz.Yoldan biraz uzakta sayılabilecek evden görünen bir bakkal mesafesinde bir bağ evini gözümüze kestiriyoruz.Oraya giden yolu bulunca ulaşmak için harekete geçiyoruz.Kalmaya uygun bir yer değil.Tesadüfen oradan geçen moobiletli bir amcaya derdimizi anlatıyoruz istediğiniz yere bakın çoçuklar buralar da kalabilirsiniz sıkıntı olmaz diyor .Sonra ileride okul olduğundan köyün misafirhanesinin olduğundan bahsediyor.Misafirhane müsait değildir diyor.Okula bakınıyoruz okul kapalı karşısında lojman gibi kullanılmayan bir yer var.Kırık camından içeri girip temizlemeye koyuluyoruz.Muhtar geliyor.Bir şekilde misafirhanede kalmamıza müsade ediyor.Caminin hemen bitişiğinde misafirhane.Anahtarı beklerken kahvede çay içip sohbet ediyoruz.Ardından misafirhaneye geçiyoruz sıcak su olmadığını öğrennince şadırvanda kendi çapımızda temizlik yapmayı deniyoruz.Bisikletleri bağladıktan sonra Güzel bir çayın ardından başlayan yağmurla birlikte uyku evresine geçiyoruz.
Zaman zaman molalar veriyoruz.
Akhisarda ki köfte hesabından sonra asılıyoruz pedallara en fazla kilometreyi bugün yapıyoruz.Hafif yağmura yakalanıyoruz.Bir kaç bağ evine bakıyoruz çamura batıyoruz.En sonunda fena sayılmayacak bir bağ evine yumuluyoruz.Çalı çırpı toplayıp ateşin başına çöküyoruz.Yağmur zaman zaman şiddetini artırıyor.Sabah erken kalkmalıyız muhabetini yapmayı ihmal etmiyoruz.
Soma’dayız insanın içi acıyor elden dua etmekten başka bir iş gelmiyor.Sözün bittiği yer.
Bergama’dan geçiyoruz.Nerede yemek yiyelim derken sonunda tesadüf eseri bi kahvede oldukça güzel bi tost yiyoruz.Trihatlon yaptığını söyleyen bisikletçiler ile karşılaşıyoruz yol hakkında epey bilgi veriyorlar.
Sağolsunlar.
Ayvalık’a varıyoruz.Rüzgar kendini hissetirmeye başlıyor.Karşıdan esince epey problem oluyor.Ayvalık’ta öğretmenevinde kalıyoruz.Bu bize çok iyi geliyor.Sabahleyin memnun olarak ayrılıyoruz.Hedefimiz gün sonunda Kaz dağlarını aşmış olmak.
Gün sonuna doğru hedeflediğimiz yere varıyoruz.Bir ara rüzgarla sağlam boğuşuyoruz.Ayvacık’a vardığımızda hava kararmış oluyor.Yemek için bir yer kovalıyoruz.Açık bir dönerci buluyoruz.Güler yüzlü bir teyze karşılıyor Ürünlerinin hepsini kendi imal ettiğini söylüyor.Bu durum lezzete yansımış. Oğlunun askerde olduğunu söylüyor.Bize kıyak yapıp sarmada ikram ediyor.Buraya yabancıların çok uğradığından bahsediyor. Motorcuların çoğunlukta olduğunu söylüyor.O kadar güzel bi insan sürekli kendisini geliştirmiş yabancı dil biliyor.Vatan sevgisinden bahsediyor bizim buraları merak ediyor hiç dışarı çıkmamış.Bisiklet ile geldiğimizi öğrenince hiç garipsemiyor.Oysa ki Kaz dağlarının yokuşunu çıkmadan evvel petrolde bi adam manyakmısınız ne gerek var biz burada az paraya çalışıyoruz siz geziyorsunuz işiniz gücünüz yok mu diye anormal kafasıyla bizi hor görmüştü.Ondan önce Akçay da bi amcaya yol sormuştuk.Valla yaptığınız işe imreniyorum helal olsun ne güzel bir şey yapıyosunuz Allah yolunuzu açık etsin diyip yanındaki adama bizi anlatmaya başlamıştı.Canakkale de Abideye güç bela hava kararmaya yakIn ulastIgImIzda bizim yaşlarda şafak sayan askerde bizi hor görecekti.Belli ki sivilde çok mühim işler kovalıyor.Dönüp dönüp yaptığımızın gereksiz olduğunu vurguladı konuşmasıyla.
Tetzemiz sağolsun içimiz umutla doldurdu.Böyle güzel bi insanla yolumuzun rastlastığına acayip sevindik.Avrılıp şehrin dışindaki yeni yapılan mescidin içine çadır attık yarın 17 marttı Çanakkale’ye 65km gibi bir mesafemiz kaldı.Aklıma Manisa taraflarında petrolde karşılaştığımız dayının şirin halleri geldi.Dönüp dönüp varamaycağımızı söylüyordu.”İstiyorsanız arabamı veriyim ben size doğruları söylüyorum varamazsınız.Dönerken keşke buradan dönseniz varamadığınızı konuşsak bir şey söyliyeyim mi? varamazsınız…”bu dayının ağzından hayırlı bir laf duymadık ama bundan hiç rahatsız olmadık.Dayının bizi gaza getirme amacı ile mi tüm bunları söylediğini ömrümüz boyunca öğrenemiyeceğiz heralde… 😁
Sabah yola çıkıyoruz.Sürüş açısından en zor gündü.Nedeni rüzgar karşıdan esiyordu.Acayip zorladındık.Saat 16:00 civarlarında Çanakkale’ye varıyoruz.Hostel de kalıyoruz.Yarın şehitliktteyiz.Sabah bizi feribota almıyorlar Kepez iskelesine gidiyoruz.Bu sefer Eceabat’ta Şehitliğin kapalı olduğunu akşam 17:00 de açılcağını öğreniyoruz.Eceabat’ta gezinirken Cnn kanalı bizimle konuşmak istiyor.Canlı yayınada almak istiyorlar.Televizyondaki konuşmacının konuşmasını bitiremediğinden saat veremiyorlar bizde habercileri ekip çay faslının başlangıçını veriyoruz.Çay içerken epey insanla tanışıyoruz hikayeler dinliyoruz.
Umutsuzluğa kapılmamamız için nedendir Çanakkale. 18 Mart günü, bundan 100 yıl önce, Çanakkale’de ufukları ümit ve zafer neşesi kaplayan bir gün doğdu.Bu şanlı mücadeleyi veren ecdadımızı sevgi ve rahmet le anıyoruz.Bizlere emanet ettikleri bu kutsal toprakların birer askeriyiz ve bununla gurur duyuyoruz.Kurtuluş mücadelesi verilen bi savaşta misafirperverliginden ödün vermemiş ,en zor şartlarda dahi cephede kısıtlı erzağa rağmen mücadele verenler bizim ecdadımızın ta kendisidir. Yaşantımızın bütün bölümünde bu zaferden çıkaracağımız ve unutmamamız gereken bir çok hikaye vardır.Ecdadımızın vermiş olduğu mücadele ve bizlere emanet ettiği bu vatan için minnettarız.Ecdadımıza olan sevgimizi ve minnettarlığımızı göstermek için yollardaydık.
Teşekürler:818km bu arada hatta her arada yolunuz açık olsun diyip Çanakkale’ye selam götürün bizim içinde dua edin diyen ve sırtımızın yere gelmeyeceğini sürekli hissettiren güzel insanlara teşekkürler
Allah sizlerden razı olsun.
Bu fotoğraf bi hayalin gerçekleştiği mutlu bir ana aittir.
Cnn haber kuşağında yayınlanan 2-9 saniyeleri arasına denk düştüğümüz kayıt
çok guzel bır yazı olmus maceraların devamını beklıyoruz
BeğenBeğen
eyvallah coco kardeş:)
BeğenBeğen